25 Mayıs 2015 Pazartesi
Sabah uyandığımda güneş doğmak üzereydi. Çadırımdan dışarı çıkıp tuvalet için 500 metre uzaklıktaki meydana gittim.
Az sonra güneş doğdu. Yaprak kıpırdamadığından deniz çarşaf gibiydi. Üzerine düşen portakal rengi güneş ışıklarını ayna gibi yansıtıyordu.
Muhteşem kareler ortaya çıkıyordu.
Gün doğumu ve gün batımı fotoğrafı çekmek için burası muhteşem bir yer.
Keşke yanımda diğer makinem olsaydı diye iç geçirdim ama bisiklet turunda o makineyi ve lenslerini taşıyıp yıpratmak istemedim.
Fotoğraf çekerkan yanan ocakta çayımda demlendi.
Kahvaltının ardından eşyalarımı toplayıp her zaman olduğu gibi 07:30 da yola çıktım. Yola çıkacağımdan sosyal mecrada söz edince Halil programda Çanakkale de var mı diye sormuştu. Var deyince mesaj ile telefon numarasını bildirip gelince aramamı söylemişti. Dün akşam kendisini arayıp bu gün 11:30 gibi Çanakkalede olacağımı söyledim. Bu gün Çanakkaleye ulaştığımda kendisini arayıp ilk kez yüz yüze geleceğim. 4 km sonra Lapsekiye geldim. Lapseki girişinde bir park var, park konaklamaya uygun, b,r sorun çıkacağını sanmıyorum ama su yok suyunuzu yanınızda getirmeniz gerekiyor. Su ve tuvalet ihtiyacını göz önüne aldığınızda Çardak konaklamak için daha müsait.
Lapseki limanının girişindeki 2 fenerden birisi. Sabah çarşaf gibi olan deniz hafif rüzgarla kımıldamaya başladı.
Lapsekinin küçükte olsa bir bölümünü görmek için ana yoldan 100 metre kadar içeri girip meydanına ulaştım. Meydanda feribot iskelesinin önünde bir Pegasus heykeli vardı.
Güzel bir asfalt yolda ilerliyordum. Yol çalışması nedeniyle kapalı olan yolun başında çalışan işçilere bisiklet geçebilir mi diye sorduğumda geç serbest dediler ve yola daldım. Yan tarafta trafik bölünmüş yola verilmişti eğer o yoldan gitmek zorunda olsaydım emniyet şeridi olmadığından oldukça zorlanacaktım. Sahilde güzel yerleşim yerleri var.
Çanakkaleye 23 km kala gözün alabildiğine kiraz ağaçları ile dolu bahçelerin önünden geçiyordum.
Dallar kiraz doluydu ama yeni kahvaltı yaptığımdan canım kiraz istemedi.
Yol kenarındaki gelincikleri görünce durdum. Nasıl olsa daha saat erken, zamanım var.
Arada bir hafif yokuşlar yolda olduğumu anımsatsalarda yol genellikle düz, gördüğünüz gibi emniyet şeridi oldukça geniş. Burada 2 bisikletli sohbet ederek yan yana bisiklet sürebilir.
Sonunda Çanakkalenin karşısındaki kıyıya yapılmış dur yolcu diye başlayan yazı ve anıt göründü.
Halilin iş yeri Çanakkalenin 5 km kadar dılında olduğundan Çanakkalenin içine girmeden çevre yolundan devam edip Çanakkale levhasına geldim.
Halili arayıp nereye gelmem gerektiğini sordum. Kipada buluşmaya karar verdik. Çanakkalenin 5 km kadar dışındaki Kipaya geldiğimde Halili arayıp geldiğimi söyledim. 5 dakika sonra katlanır Tern bisikleti ile geldi, birlikte iş yerine gittik. Çanakkaleye tahminimden önce varmıştım. Çay, kahve içip sohbet ettik. 11:30 a doğru ben kalkayım dedim. Kal öğle yemeğini birlikte yiyelim dedi yok dedim devam edeyim. Bu gece burada kal misafirim ol, akşam birlikte rakı içelim dedi. Programımın önünde olmama rağmen kabul etmedim. Çarşamba günü yağmur görünüyordu. Yağmura yakalanmadan Burhaniyeye ulaşmak istiyorum. Halilin ikramı buz gibi suları alıp yola çıktım. Sevgili Halile gösterdiği ilgi ve daveti için çok teşekkür ediyorum.
Yola çıkarken Halil bir fotoğrafımı çekti.
Yeniden yola koyuldum. Programa göre bu geceyi burada geçirdikten sonra buradan babakaleye, oradanda Assos üzerinden Buhaniyeye gidecektim. Yolu uzatacağından Geyikli ve Babakaleyi iptal ettim. Bu günkü hedefim Assosta konaklamak. Yola koyulduktan sonra ilk az ilerideki ilk yokuşu çıkarken
bisikletten ses gelmeye başladı. Önce pedaldandır diye düşündüm ama az sonra yokuş aşağı inerken pedal çevirmediğim halde ses gelmeye devam edince ön göbekten olduğuna karar verdim. Ses bazen geliyor bazen kesiliyordu. Tahminim ön göbekte bir bilya kırılmış. Bilya düzgün yüzey üzerinde yuvarlandığında ses gelmiyor, kırık yer üzerinden yuvarlandığında ses geliyor. Yol kenarındaki çam ağaçları ile kaplı bir mesire yerinin girişindeki çeşme başında su molası verdim. Çanakkalede konaklayıp masraf etmek istemiyorsanız burada da konaklanabilir. Güzelyalıda yeniden yokuş çıkmaya başladım.
Az ileride bir seyir terası vardı. İnsanlar arabalarını park etmiş manzarayı seyrediyorlardı. Bende terasa girdim, buradan manzara çok güzel görünüyordu.
Geride kalan yerlerde çok güzel görünüyor.
Boğaz girişinde bir yelkenli nazlı nazlı süzülüyordu.
Burası da yolumun üzerindeki yerler.
Yol ine çıka ilerliyor. Önüme çıkan mesafe tabelalarında İzmir ve Ezineye olan mesafe görünüyor. Ezineye 15 km kala rüzgar karşıdan şiddetli şekilde esmeye başladı. düz yolda ön dişli 1 de, arka dişli 4 te 8 - 12 km hızında ilerleyebiliyorum. Yokuş çıkarken karşımdaki tepe rüzgarı kestiğinden 14 km hıza kadar ulaşıyorum ama tepeye yaklaştığımda rüzgar yine şiddetlenip adeta beni durduruyor. Arka çantaların yan yüzeyleri de rüzgara karşı direnç oluşturuyor.
GPS in haritasına baktım Ayvacıkta sağa döneceğim. Böylece rüzgardan kurtulacağım. Ayvacık kavşağına kadar bu çileyi çekeceğim. Kavşağa az kaldı ama bende bittim. Bir benzincide yemek molası verdim. Yanımdaki peynir, zeytin ve ekmek ile yemeğimi yedim. Buradan sadece içecek aldım. Yemeğin ardından rüzgarla savaşmak için yeniden yoldaydım. Yokuşta yeniden yol yapım çalışmaso başladı. Yol karşı şeride yönlendirilmişti. Bir süre burada gittikten sonra yapım çalışması devam eden yola girdim. Toz toprak arasında yokuşu çıkıp ardından inişe başladım. Ardından yeniden çıkmaya başlamıştım ki Ayvacık kavşağına gelip sağa saptım, böylece rüzgardan kurtuldum. Aynı zamanda inişte başladığından çok hızlı yol almaya başlamıştım. Yer yer hızım 50 km ye çıkıyordu. Ön göbekten de ses gelmeye devam ediyordu. O sırada aklıma ya bilye iyice dağılıp göbeği kilitlerse kim bilir bisiklet beni nereye fırlatıp atar düşüncesi ile ürküp hızımı azaltıyordum. Etraf yemyeşil bitki örtüsü ile kaplanmıştı. Bunların arasında ilginç kayalar gözüme çarptı.
İleride yol 2 ye ayrıldı. Sol taraf Küçükkuyu sahil yoluna sağ taraf Assos ve Babakaleye gidiyor. İnişe devam ettim. Az sonra deniz göründü.
Yokuş bittiğinde Kadırga koyu, Assos yol ayrımına geldim. Aşağıda Kadırga koyu görünüyor.
Kadırga koyuna inmeyip Assos'a doğru devam ettim. Az sonra Behramkale göründü.
Behram kale eski taş evlerin olduğu otantik bir köy. Köy çeşmesinde suyumu doldururken yaşlı 2 kadın bir erkek İngilizin satıcı köylü kadınla anlaşmaya çalışıp anlaşamadığını görünce yardıma ihtiyacınız var mı diye sordum. Kadın otelin minibüsünün kaleyi gezmeleri için getirip bıraktığını daha sonra geleceğini söylediğini ama minibüsü göremediklerini, muhtemelen yanlış yoldan indiklerini söyleyip minibüs durağını sordu. Köylü kadına aktardım. kadın minibüs durağı aşağıda okulun yanında dedi. İngilize bunu aktardım kadın bu sefer ne kadar mesafede olduğunu sordu. Ardından da kadının ayrıntı içeren soruları bitmek tükenmek bitmedi.
Sonunda köylü kadını ve İngilizleri baş başa bırakıp tarihi arnavut kaldırımı taşlı yolda ilerledim.
Arnavut kaldırımı sokaktan ilerleyip köy meydanına geldim. Meydana girişte solda cami, sağda ise köylülerin el işi ürünlerini sergiledikleri tezgahlar vardı. Burdan itibaren aşağıya doğru yokuş başlıyordu. Meydanda inip bisikletimi yol kenarındaki bir ağaca yasladım. Daha henüz etrafıma bakınmaya başlamıştım ki aniden, nereden çıktığını anlamadığım bir köylü kadın belirdi. Kadın ısrarla bana bir şeyler satmaya çalışıyordu. Bal, zeytin gibi tekliflerini taşıyamayacağımı söyleyip geri çevirdim. Hiç olmazsa 5 TL ye bir yazma al dediyse de ona da yanaşmadım. Assos çok uzak mı diye sordum 2 km, yokuşu geri çıkamazsın bisikletini buraya bırak gez gel bisiklete bir şey olmaz dedi. Ama ben orada konaklamayı düşünüyorum bisikletimi de götürmem lazım dedim. Ne yokuşlar çıktım bunu da çıkarım ama aşağıda arnavut kaldırımlı otantik yolun başlangıcından itibaren işin zorlaşacağı kesin. Gerçi denemeden belli olmaz ama bulunduğum yeri çıkmak zor görünüyor.
Gümüşlükte olduğu gibi burada da hediyelik eşya satan dükkanlar var.
Biraz düşündükten sonra Assosa inmemeye karar verdim. Bu kararı vermemde aşağıda kampingde konaklamak zorunda kalabileceğim ve sonuçtada ciddi bir konaklama faturası ile karşılaşma olasılığı bu kararımda etken oldu. Konaklasam bile bu yokuşta sabah sabah yüklü bisikleti itme düşüncesi bana hiç sevimli gelmedi. Bisikletimi aldığımı gören kadın nereye diye sordu Kadırga koyuna gidiyorum fikir değiştirdim dedim ve bisikletimi köy meydanına doğru itmeye başladım.
Meydanda bisiklete binip nispeten az eğimli yolda ilerlemeye başladım. Az önce hediyelik eşya satan dükkanın önünde duran tasmalı beyaz köpek peşime takıldı. 2010 yılında Sultaniye kaplıcalarından sandalcıların oraya kadar peşimize takılan köpek aklıma geldi, köpeğe bir kaç kez geri dön desemde takibe devam etti. Köpek ileride yine tasmalı başka bir köpekle karşılaştı. Koklaştılar, tanıştılar. Beyaz köpek gidip traktörün arka tekerleğine isedi. Bunu gören diğer köpekte aynı şeyi yaptı. Beyaz köpek gidip tekrar aynı yere işedi. Bu köpeklerde prostat mı var anlamadım. Arka arkaya bu kadar faaliyeti nasıl becerebiliyorlar.
Behram kale arnavut kaldırımlı taş yolu ile, bakımlı kalesi ile, şirin taş evleri ile iyi korunmuş tarihi bir yerleşim. Kim bilir buralarda kimler yaşadı bu güne kadar.
Geldiğim yoldan 2 km kadar geriye gidip Kadırkoyu yoluna saptım. 50 km nin üzerine çıkarak rüzgar gibi aşağıya süzüldüm. Bu arada koy daha net görünmeye başladı. Yukarıdaki tabelada burası için oteller bölgesi yazıyordu. Hakikatende oteller çoğunlıktaydı. Bunun yanında yerleşimde vardı. Aşağıda çeşme veya su satın almak için market bulamayacağım endişesi ile burayada girmekten vazgeçip hafif inişli çıkışlı yola devam ettim. Yol boyunca denize ulaşmak mümkün değildi. Yol ile deniz arasında yer yer özel siteler olmakla beraber genellikle zeytin bahçeleri vardı. Sonunda deniz seviyesine indim. Balıkçı lokantaları başladı. Burada deniz kenarına inip çadır kurabileceğim uygun yer vardı ama duş almak için suyum yoktu. Lokantadan su istemekte işime gelmediğinden devam ettim. Buradan sonra denize ulaşmak mümkün olmadı. Oteller, kampingler, Lokantalar, zeytinlikler denizle aramda aşılmaz bir engel oluşturuyor. İnsanların denize ulaşabilecekleri bir patika bile yok. Sonunda umudumu kesip Küçükkuyuya gitmeye karar verdim. Bir süre bu şekilde gittikten sonra yol kenarında zeytin ağaçları altında küçük bir mesire alanı görüp burada konaklamaya karar verdim. Az önce 1.5 km geride gördüğüm marketten su almak için geri döndüm. Marketin önündeki çeşmeyi görünce yanımdaki peti doldurdum. Suyun rengi bulanıktı ama duş alabilirdim. Konaklayacağım yere gelip ağaçların altında sota bir yere çadırımı kurmaya karar verdim. Az ileride bir araçta yolun kenarına park etmişti. Burayı insanların denize ulaşmak için kullandıkları anlaşılıyor. Sonra aklıma gece insanların buraya gelip içki içebilecekleri ve yola yakın olduğundan geçen araçların gürültüsünden rahatsız olacağımı düşünüm birkaç metre ilerideki deniz kıyısına inmeye karar verdim. Deniz kıyısı çakıllıydı ve üzerinde yatmak beni rahatsız etmeyecekti.
Çadırımı kurup denize girdim ardından duşumu alıp hazır çorba ve noodledan oluşan menümle karnımı doyurdum. Burası konaklamaya çok uygun.
Google harita Küçükkuyuya 12 km uzaklıkta olduğumu gösteriyordu. Güneş batınca çadırıma girip yattım.
Bu günkü yol haritam:
2 gündür 140 km nin üzerinde pedal çeviriyorum. Örene 50 km civarında yolum kaldığı için istesemde 140 km civarı yol yapamayacağım. Yarın Öğle gibi Örende olabilirim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder